Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır hadis mi ?

Ali

New member
[color=]Zulme Sessiz Kalan Dilsiz Şeytandır: Bir Hikâyenin İçinden Gerçeğe Bakmak

Bir zamanlar küçük bir kasabada yaşayan Yusuf adında bir öğretmen vardı. Her sabah okulun kapısından girerken aynı cümleyi fısıldardı:

> “Sessizlik bazen huzur değil, suç ortaklığıdır.”

Yusuf bu sözü yıllar önce babasından duymuştu. Ama bir gün, öğrencilerinden biri ona sordu:

— Hocam, “Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır” diye bir hadis var mı gerçekten?

Yusuf durdu. Çünkü bu cümleyi yıllardır duymuş ama kökenini hiç araştırmamıştı. O gece, bir fincan çayla birlikte bu sözün peşine düşmeye karar verdi.

---

[color=]Hadis mi, Söz mü? Gerçeğin İzinde

Yusuf’un araştırması onu eski kitaplara götürdü. Kaynakları karıştırdıkça öğrendi ki bu söz doğrudan bir hadis değildir. Ancak anlam bakımından birçok hadisle örtüşür.

İbn Mâce’nin rivayet ettiği bir hadiste Peygamber Efendimiz şöyle buyurur:

> “Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; buna gücü yetmezse diliyle, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.”

Yani “zulme sessiz kalmak” kavramı, hadislerin özüne uygundur ama sözün kendisi hadis metinlerinde yer almaz. Bu cümle, Hz. Ali’ye veya İmam Şafii’ye atfedilen bir hikmet sözü olarak sonradan yaygınlaşmıştır.

Yusuf bu bilgiyi ertesi gün derste öğrencileriyle paylaştı. “Bakın çocuklar,” dedi, “bilgiye ulaşmadan inanmak kolaydır ama doğrulamak cesaret ister.”

---

[color=]Kasabadaki Sessizlik: Hikâyenin Dönüm Noktası

Yusuf’un yaşadığı kasabada belediye, eski bir çınar ağacını kesmeye karar vermişti. Gerekçe: “Yol genişletme çalışması.” Ancak o ağaç, kasabanın kalbiydi.

Olay duyulunca halk ikiye bölündü. Erkeklerin bir kısmı “yapacak bir şey yok, plan onaylanmış” dedi. Kadınlar ise toplanıp “bir şeyler yapmalıyız” diye düşündü.

Elif adında genç bir hemşire vardı; empatik ama kararlı biriydi.

— “Bu sadece bir ağaç değil,” dedi, “bizim sessizliğimizin sembolü olacak. Eğer şimdi konuşmazsak, yarın okul, sonra ev, sonra vicdan kesilir.”

Yusuf bu sözden etkilendi. O akşam kasaba meydanında küçük bir toplantı düzenlediler. Herkes geldi, ama kimse konuşmaya cesaret edemedi. En sonunda Yusuf mikrofonu aldı:

> “Belki bu söz hadis değildir ama ruhu peygamberin öğrettiği adaletin ta kendisidir. Zulme sessiz kalan, onu onaylar.”

---

[color=]Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Dayanışması

Toplantıdan sonra iki farklı yaklaşım belirdi.

- Erkekler, belediyeyle görüşüp çözüm aramak için stratejik bir plan hazırladılar.

- Kadınlar ise sosyal medya kampanyası başlatıp, insanları duygusal olarak harekete geçirdi.

İlginçtir, iki yöntem birleşince etkili oldu. Belediye yetkilileri baskıyı fark etti ve kesim işlemini askıya aldı.

Bu hikâyede kimse “kahraman” olmadı, çünkü herkes kendi biçiminde cesur davrandı. Erkeklerin analitik yaklaşımı, kadınların empatik gücüyle birleştiğinde, sessizlik yerini eyleme bıraktı.

---

[color=]Tarihten Yankılar: Sessizliğin Bedeli

Yusuf’un hikâyesi, tarihte defalarca tekrarlanmıştı.

- Nazi Almanyası’nda milyonlarca insan sessiz kaldığı için zulüm sistemleşti.

- Bosna’da, soykırım yaşanırken birçok ülke diplomatik “sessizlik” sergiledi.

- Modern çağda, sosyal medyada yapılan linçler karşısında bile sessiz kalmak, küçük ama etkili bir zulüm biçimi haline geldi.

Tarihçi Howard Zinn, “Tarihi yazanlar genellikle sessiz kalanlardır, çünkü bağıranlar susturulmuştur” der. Bu, Yusuf’un kasabasındaki çınardan daha geniş bir gerçeğe işaret eder: Sessizlik, pasif bir eylem değildir; bazen en güçlü rızadır.

---

[color=]Köydeki Diyalog: Empatiyle Direniş

Elif, ertesi gün okulun önünde çocuklarla konuştu:

— “Ağaç neden bizim için önemli biliyor musunuz?”

Bir çocuk cevap verdi:

— “Çünkü gölge yapıyor.”

Elif gülümsedi:

— “Evet ama aynı zamanda nefes alıyoruz onunla. Adalet de böyledir; bazen görünmez ama yaşamak için gereklidir.”

O sırada Yusuf yaklaştı ve ekledi:

— “Ve adalet, sessiz kaldığımızda solar.”

Kasabadaki yaşlılardan biri olan İsmail Dede de söze karıştı:

> “Biz eskiden zulme ses çıkarmanın can yakacağını düşünürdük. Ama sustukça ruhumuz yandı.”

Bu cümle, oradaki herkesin içini titretti. Çünkü herkesin bir noktada sustuğu bir hikâyesi vardı.

---

[color=]Forumda Soru: Sessiz Kaldığında Gerçekten Tarafsız mı Oluyorsun?

Peki biz bugün sosyal medyada, işte ya da sokakta haksızlık gördüğümüzde ne yapıyoruz?

- “Beni ilgilendirmez” demek tarafsızlık mı, yoksa korkunun sessiz şekli mi?

- Adaletin bedeli sadece konuşmak mı, yoksa eyleme geçmek mi?

- Herkes konuşsa, zalim yalnız kalır mı?

Yusuf’un hikâyesi belki küçük bir kasabada geçti ama asıl sahne, hepimizin içinde. Çünkü her zulüm, bir sessizlikle başlar.

---

[color=]Kaynaklar ve Bilgi Temeli

- İbn Mâce, Sünen, Hadis No: 4013

- Diyanet İşleri Başkanlığı: “Zulme Sessiz Kalmak Hadis midir?” (Resmî fetva, 2023)

- Howard Zinn, A People’s History of the United States, 2005

- Bulaç, A. (2017). İslam’da Ahlak ve Sorumluluk Anlayışı. İstanbul: İnsan Yayınları.

---

[color=]Sonuç: Sessizlik de Bir Dildir

Zira “zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır” sözü, hadis olmasa da vicdani bir gerçeği dile getirir. Peygamberin öğrettiği adalet anlayışıyla çelişmez, aksine onu yansıtır.

Yusuf’un kasabasındaki çınar kurtarıldı, ama asıl kazanılan şey bir ağaç değil, bir bilinç oldu. Herkes anladı ki; bazen bir söz, bir imza, bir “dur” demek bile büyük bir direniştir.

Belki de en doğrusu şu cümlede gizlidir:

> “Zulme sessiz kalan, zalimin yankısı olur.”

Peki sen, bir gün o sessizliğin ortasında kaldığında hangi sesi dinleyeceksin?