Israil Mescid-I Aksa Ya Neden Saldırıyor ?

Genctan

Global Mod
Global Mod
**İsrail’in Mescid-i Aksa'ya Saldırılarının Sebepleri ve Arka Planı**

Mescid-i Aksa, sadece Filistin halkı için değil, tüm İslam dünyası için önemli bir kutsal mekan olup, Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde yer almaktadır. Yüzyıllardır farklı dinlerin ve kültürlerin bir arada yaşadığı Kudüs, hem dini hem de siyasi açıdan büyük bir öneme sahiptir. Ancak, son yıllarda İsrail’in Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıları, dünya genelinde büyük tepki toplamaktadır. Peki, İsrail'in Mescid-i Aksa'ya saldırmasının ardında ne gibi sebepler yatmaktadır? Bu yazıda, bu soruya detaylı bir şekilde yanıt vermeye çalışacağız.

**Tarihi Arka Plan ve Kudüs’ün Dini Önemi**

Kudüs, hem Yahudi hem de Müslüman inançları için kutsal kabul edilen bir şehirdir. Yahudiler için bu şehir, eski Tapınak’ın bulunduğu yerdir ve kutsal sayılan Mescid-i Aksa'nın bulunduğu alan da Yahudi inancına göre eski Yahudi tapınaklarının yeri olarak kabul edilir. Müslümanlar içinse, Mescid-i Aksa, Peygamber Muhammed'in Miraç'a yükseldiği mekân olarak büyük bir öneme sahiptir. Dolayısıyla Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa'nın dini boyutları, her iki taraf için de çok hassas bir konu oluşturuyor.

İsrail'in, 1967 yılında yapılan Altı Gün Savaşı sırasında Kudüs'ün doğusunu işgal etmesinden sonra, şehrin doğu kısmındaki Mescid-i Aksa, Filistinlilerin ve Müslümanların denetiminde olmaya devam etmiştir. Ancak, son yıllarda İsrail'in Kudüs'teki varlığını arttırma ve şehrin tamamında kontrol sağlama çabaları, çatışmaların artmasına yol açmıştır.

**İsrail’in Stratejik Hedefleri ve Mescid-i Aksa’ya Yönelik Saldırıların Gerekçeleri**

İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarının ardında bir dizi stratejik ve politik hedef bulunmaktadır. Bunlar, hem yerel hem de uluslararası düzeyde İsrail’in siyasi çıkarlarını koruma çabalarına dayanır.

1. **Kudüs’ün Tam Kontrol Altına Alınması:** İsrail, Kudüs’ün tamamını başkenti olarak ilan etmiştir ve bu nedenle Kudüs’ün her noktasında kontrol sağlamayı hedeflemektedir. Mescid-i Aksa’nın bulunduğu bölge, Filistinliler için bir sembol haline gelmiştir. İsrail, bu sembolü zayıflatarak, Filistin halkının Kudüs’teki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.

2. **Yahudi Yerleşimlerinin Artırılması:** İsrail, Kudüs’ün doğusunda Yahudi yerleşim alanlarını artırarak, Filistinlilerin yaşadığı bölgelerin demografik yapısını değiştirmeyi planlamaktadır. Mescid-i Aksa çevresindeki alanlar, bu yerleşimlerin inşa edilmesi için hedef alınan bölgelerdir. Mescid-i Aksa'ya saldırılar, bu yerleşimlere zemin hazırlamak adına gerçekleştirilmektedir.

3. **Uluslararası Tepkilerden Kaçınma ve İç Politikaya Yönelik Hamleler:** İsrail, Mescid-i Aksa’ya saldırırken, uluslararası toplumdan gelen tepkileri sınırlamaya çalışmaktadır. Bu tür saldırılar, İsrail’in iç politikasında güç kazanmak için de kullanılmaktadır. Özellikle, aşırı sağcı Yahudi grupların desteklerini kazanmak amacıyla Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılar teşvik edilmektedir.

**Mescid-i Aksa’ya Yönelik Saldırıların Arkasında Hangi Dış Güçler Bulunuyor?**

İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarının arkasında yalnızca İsrail hükümetinin politikaları değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel düzeydeki dış güçlerin etkileri de bulunmaktadır. İsrail, tarihsel olarak Batı ile güçlü bir ittifaka sahiptir. Bu ittifak, özellikle ABD’nin İsrail’e verdiği sürekli siyasi ve askeri destekle pekişmiştir. Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılar da bu desteğin sürdürülebilirliğini sağlamak için önemli bir stratejik adım olarak görülmektedir.

Buna ek olarak, İsrail’in bölgesel rakiplerine karşı gücünü pekiştirme çabaları da Mescid-i Aksa'ya saldırılarda etkili olabilmektedir. Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleriyle zaman zaman gerginleşen ilişkiler, Kudüs ve Mescid-i Aksa üzerinden yürütülen stratejik hesaplarla bağlantılıdır. İsrail’in bu bölgesel gerginliklerdeki pozisyonunu güçlendirme amacı, zaman zaman kutsal alanlara yönelik baskılara yol açmaktadır.

**Mescid-i Aksa'ya Yönelik Saldırıların Filistin Halkı Üzerindeki Etkileri**

Filistin halkı, Mescid-i Aksa'ya yapılan her saldırının ardından büyük bir direniş göstermektedir. Mescid-i Aksa, Filistinliler için sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin simgesidir. İsrail’in bu saldırıları, Filistinliler arasında büyük bir öfke ve dayanışma duygusu yaratmaktadır. Bu tür saldırılar, aynı zamanda Arap dünyasında da büyük yankılar uyandırmakta, Filistin davasına olan desteğin artmasına neden olmaktadır.

Ancak, İsrail’in sürekli olarak Mescid-i Aksa’yı hedef alması, Filistin halkının manevi ve psikolojik açıdan büyük bir travma yaşamasına yol açmaktadır. İbadet yerlerinin zarar görmesi, Filistinlilerin günlük yaşamlarını daha da zorlaştırmaktadır. Ayrıca, dünya genelindeki Müslümanlar da bu saldırılara kayıtsız kalmayarak, uluslararası alanda büyük protestolar düzenlemektedir.

**İsrail'in Mescid-i Aksa'ya Yönelik Saldırılarına Karşı Uluslararası Tepkiler**

Uluslararası toplum, İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırılarını genellikle kınamakta, ancak somut bir çözüm getirememektedir. Birleşmiş Milletler (BM) ve Arap Birliği gibi kuruluşlar, İsrail’in bu tür eylemlerine karşı açıklamalar yapmaktadır, ancak bu açıklamalar genellikle diplomatik seviyede kalmakta ve herhangi bir yaptırım uygulanmamaktadır. ABD’nin özellikle İsrail’i desteklemesi, bu sorunun çözülmesini zorlaştırmaktadır.

Birçok ülke, İsrail’in Kudüs’teki tutumunu değiştirmesi gerektiğini savunsa da, bu konuda somut adımlar atılmamaktadır. Bu da, İsrail’in Mescid-i Aksa’yı hedef almasının uluslararası düzeyde genellikle sonuçsuz kalmasına yol açmaktadır.

**Sonuç ve Gelecek Perspektifi**

Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıların arkasında hem yerel hem de küresel düzeyde bir dizi karmaşık siyasi ve dini faktör bulunmaktadır. İsrail, Kudüs’ün tamamını kontrol altına alma çabası ve yerleşim alanlarını arttırma stratejisi doğrultusunda, Mescid-i Aksa’ya saldırıları sürdürmektedir. Ancak, bu saldırılar Filistin halkı için büyük bir sembol olan bu kutsal alanın korunması adına direnişi de beraberinde getirmektedir.

Uluslararası toplumun bu konuda daha etkin bir rol oynamaması, sorunun çözülmesini daha da zorlaştırmaktadır. Gelecekte, bu saldırıların ne kadar devam edeceği ve bölgedeki dengelerin nasıl şekilleneceği, hem bölgesel hem de küresel aktörlerin tutumlarına bağlı olacaktır.